Temel Motivasyonum Kendi Hayat Yolculuğum

Koleksiyoner bölümümüzde sanat alanındaki çalışmaları ve geniş koleksiyonuyla dikkat çeken Mehmet Ali Bakanay’ı konuk ediyoruz. Sanata duyduğu ilgi çocukluğundan beri artarak devam eden Bakanay, koleksiyonunun detaylarını ve sanatla ilişkisini Artisans okurları için anlattı.

H a z ı r l a y a n : S e r d a r A c a r

Türkiye’nin önde gelen yeni nesil koleksiyonerlerinden Mehmet Ali Bakanay’ın  sanata olan ilgisi çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren başlamış. O yıllarda gelecek için yol ayrımına geldiğindeyse tercihi hukuktan yana olmuş. Ancak Bakanay’ın sanatla olan ilişkisi gerek öğrencilik yıllarında gerekse mezuniyetinin ardından gelişen süreçte hiç kopmamış. Bakanay’la bu süreci, sanatla ve koleksiyonuyla kurduğu ilişkiyi konuştuk.

Sizin son derece detaycı bir insan olduğunuzu biliyorum. Dolayısıyla detaylar hayatınızda da belirleyici olsa gerek. Eminim okurlarımız da sizi daha yakından tanımak isteyecektir, bize kendinizden ve hayatınızı oluşturan bu detaylardan bahsedebilir misiniz?

“Detaycı bir insan” olma sıfatı… Aslında bu tanımdan kurtulmak istediğim bir yaş donemindeyim. İnsan yaş aldıkca sadeleşmek, daha az detaycı olmak istiyor. Fakat size “detaysız” bir bicimde biraz kendimden bahsedeyim. Turkiye sonrası hukuk eğitimimi New York Universitesinde tamamladıktan sonra Amsterdam Universitesi Hukuk Fakultesinde telif hakları ve marka patent hukuku konularında araştırma ve doktoramı yaptım. Şu anda uluslararası bir hukuk firmasının ortaklarındanım. Ek olarak, Entegra AŞ’nin yönetim kurulu uyesiyim. Asian Art Collectors’ Foundation’ın da yönetim kurulundayım. Ayrıca 2019 yılından bu yana Contemporary İstanbul Danışma Üst Kurulu Üyeliğinde bulunmaktayım.

Sanat her zaman hayatımın bir yerinde oldu. Cocukluğumdan beri sevdiğim sanatcıların resimlerini, desenlerini ve baskılarını alırdım. Sonradan bu, yerini daha bilincli biriktirmeye bıraktı. Yani 2005 sonrasında daha ciddi bir alım soz konusu oldu. Şimdilerde sanata oldukca vakit ayırıyorum… Bu zaman kendiliğinden oluşuveriyor. Okuyorum, araştırıyorum… E, tabii goruyorum da. Genelde takip ettiğim galerilerin sergilerini kacırmam gerek yurtici gerekse yurtdışında… Her yıl Rijks Academy Open Studio’ya davet ediliyorum… Mutlaka Amsterdam’a bunun için gitmeye gayret ediyorum. Sanatta yeni keşifler beni her zaman heyecanlandırır. Bu nedenle bir suredir Doğu ve Afrika sanatına merak sardım… Şimdilerde bu tarafımı geliştirmeye calışıyorum.

Bir röportajınızda sanata olan ilginizin çocukluk döneminde ailenizin de teşvikiyle başladığını ve geliştiğini, yarışmalara katıldığınızı ve belki de sanatçı olmadığınız için koleksiyoner olduğunuzu belirtiyorsunuz. Peki sizin kadar donanımlı ve farkında bir çocuk, sizce neden “sanatı üreten” olmanınpeşinden gitmedi?

Benimkisi, bireyin gelişim cağında birden fazla yeteneğinin olduğunu fark etmesi ve o donemdeki isteklerinin ve hayattan beklentilerinin farklı olmasıyla alakalı bir durum olsa gerek. İş boyle olunca, ilerleyen yaşlarda, o donemde elediğiniz birtakım secenekleri gozden gecirmek durumunda kalabiliyorsunuz. Genelin aksine, aslında ailem her zaman sanatcı olmamdan yanaydı. Hukuk eğitimi almak cok istiyordum ve oyle yaptım. Fakat yaratıcılık ve sanat her zaman bir parcam oldu. Hobi de olsa yaratıcılıkla ilgili mutlaka bir şeylerle meşgul oldum. Fakat sorunuzun asıl cevabı cesaret ve sabır olabilir. Sanatcı olmak cesaret ve sabır işi. Cesur olsam da sabırsız kişiliğim on plana cıktı sanıyorum. Onun icin boyle roportajlarda “Sanatcı olmadığım icin koleksiyoner oldum” demek hoşuma gidiyor. Sanatın toplayıcı tarafında olmak, sanata ve sanatcıya bir şekilde el vermek belki de cocukluk cağlarında cesurca davranamamama karşı bir tepkidir.

Sanat yapıtı toplamaya başladığınız dönemin başında ilk parçalar sizde nasıl bir tatmin yaratıyordu? Düşünülmüş, çabalanmış, içinde bir yerde üretenin ruhundan parçalar taşıyan bir yapıta sahip olmak, onu satın almak ve onunla yaşamak nasıl bir duygu?

Aslında kişinin sanat eseri alma motivasyonu bakımından ilk ya da son parca arasında değişen pek de bir şey yok. İlk zamanlarda beğeni on plana cıkıyordu, ilerleyen zamanlarda beğeninin yerini bilgi ve araştırma aldı. Aslında beğendiğiniz yahut bildiğiniz, araştırdığınız bir esere sahip olma arzusu ozetle egoyla ilgili bir durum.

Çok geniş bir koleksiyonunuz olduğunu biliyorum, peki doyumdan bahsedebilir miyiz?

Bu cok değişken bir soru. Doyduğunuzu duşunduğunuzde tekrar acıkabiliyorsunuz. Cok acken hata yapabiliyorsunuz. Sonra tekrar doyuma ulaşıyorsunuz. Ama sonunda bunların hepsi koleksiyon oluşturmanın birer cilvesi. Eğer gercekten iyi bir koleksiyon oluşturmak istiyorsanız ve ustune bir de bu sizin genlerinizde de varsa, o halde her zaman açsınız demektir.

Koleksiyonunuzun temel motivasyonu nedir?

Koleksiyonum değişiyor, gelişiyor, risk alıyor ve bir şekilde beni yansıtıyor. Koleksiyonumdaki temel motivasyonum kendi hayat yolculuğum diyebilirim. Onun icin birlikte gelişiyor, evriliyor, yaratıyor ve yol alıyoruz.

Bildiğim kadarıyla diğer bir koleksiyonunuz African Tribal Art parçalarından oluşuyor. Mevcut genel durum üzerinden düşündüğümüzde sanata olan ilgi bile aslında fazlasıyla rafine bir uğraşken, Afrika sanatına olan bu ilginizi sizden dinleyebilir miyiz?

Evet, eski Afrika tribal heykelleri biriktiriyorum. Bunlar genelde sapanlardan ve farklı kabilelere ait heykellerden oluşmakta. Bu ilgi, yıllar once Venedik bienalini gezerken rastlamış olduğum bir antikacıdan edindiğim eski iki adet Afrika sapanıyla başladı. Daha sonra fark ettim ki Afrika sanatı, oradaki naif imgeler, birtakım semboller, desenler her donemin cağdaş sanatcılarına onemli ilham kaynağı olmuş. Bu Afrika parcalarına tek tek baktığınızda hepsinin aslında birer cağdaş sanat heykelcikleri olduğunu fark edersiniz. Cağdaş sanat koleksiyonumla birlikte hepsi ortuşmekte ve harika gorsel bir şölen ortaya cıkarmakta… Bircok sanatcıya ilham kaynağı olan Afrika’nın cağdaş sanata etkisini anlamak icin harika bir kaynak var. Before Picasso adlı bir serginin kataloğunu ve kitabını incelemenizi tavsiye ederim. Bu kitapta Picasso’nun eserlerinde Afrika’dan nasıl etkilendiği anlatılıyor. Kısacası kendi zamanının otesindeki her turlu yapıt, eser zaten rafine ve benim ilgimi cekmekte.

Peki farklı tarzlardan oluşan bu geniş koleksiyonun neresindesiniz diye sorabilir miyim? Koleksiyonunuz ne kadar ya da hangi yönleriyle günlük hayatın içerisindeki Mehmet Ali Bakanay’ı yansıtıyor?

Aslında bu sorunuzun cevabını az once verdiğimi duşunuyorum. Ben koleksiyonun tam ortasında yer alıyorum; koleksiyon hayatımdan belli kesitleri oluşturuyor. Onun icin bana ozel… Değişiyor, gelişiyor, risk alıyor… Hayli dinamik anlayacağınız.

”Kişinin sanat eseri alma motivasyonu bakımından ilk ya da son parça arasında değişen pek de bir şey yok. İlk zamanlarda beğeni ön plana çıkıyordu, ilerleyen zamanlarda beğeninin yerini bilgi ve araştırma aldı. ”

Yakın zamanda kaybettiğimiz sevgili Selma Gürbüz ile olan yakın arkadaşlığınıza da değinmek isterim. Hepimiz için büyük bir kayıp oldu ancak eminim bu kaybın boşluğu sizde de henüz dolmamıştır…

Ah, hem de nasıl! Selma’nın vefatı halen sistemime kabul ettirmekte zorlandığım bir durum. Çok ama çok üzgünüm.

Artık Selma Gürbüz’ü ve sanatını sizlerden, geçmiş röportajlarından, kitaplardan ve tabii yapıtlarından öğreneceğiz, dinleyeceğiz ve anlayacağız. Sanat üzerine bu denli donanımlı, farkında ve seçici biri olarak, bizlere Selma Gürbüz’ün yapıtlarıyla ilgili söyleyeceğiniz şeyler vardır eminim…

Selma’nın her bir eseri onun naif ruhunun form bulmuş dışavurumları aslında. Hic kuşkusuz Turk resminin en usta hikaye anlatıcısıydı. Ve bu ustalığı ile Turk sanatına benzersiz ozgunlukte buyuk bir miras bıraktı. Hepimiz şahit olacağız ki, Turk cağdaş sanatındaki yeri katlanarak büyüyecek. Selma’nın eserleri ile tanışmam 2000’li yılların başında Paris Galerie Maeght’teki sergisiyle olmuştu. O yıllarda Turkiye’de yaşamıyordum ve genelde sevdiğim sanatçıları daha yakından tanımaya çalıştığım zamanlardı. Selma’yı keşfettiğim ilk andan beri yalınlığın icinde çok şey anlatabilme kabiliyeti, kendini ifade etmesindeki ustalığı, tekniğindeki profesyonellik, kendine has renk tonalitesi beni her zaman cezbetmişti. Üretim surecini incelediğinizde asıl gorduğunuz şey ise disiplini, sabrı ve sürekli kendini geliştirerek zamanın ruhunu yakalamasıydı. Sanat dunyamız icin yeri doldurulamayacak bir kayıp, tıpkı benim icin asla yeri dolmayacak derin dostluğu gibi.

Tekrar size dönmek istiyorum. Hakkınızda araştırma yaparken, objelere karşı düşkünlüğünüz olduğunu öğrendim. Bunu derinlemesine açmak isterim, bu “obje düşkünlüğü’’nü kendi içinizde ne şekilde yorumluyorsunuz?

Aslında cok uzerinde duşunmediğim bir konu. Boyut seviyorum. Heykel de cok severim. Kucukluğumden beri oyle ya da boyle, bir şekilde hep obje toplamışımdır. Son donemde, genellikle az bulunan atipik hayvan objelerine ilgim arttı. Belki de farklı alanlarda koleksiyon oluşturma isteğim olabilir bu duşkunluğun nedeni.

Koleksiyonunuzda çoğunlukla diptik çalışmalara odaklandığınızı ve düalite’nin sizin için önemli olduğunu biliyorum. İkisellik, iki zıttan oluşan bütünsellik, düalite sizin için neyi ifade ediyor?

Sorunuzun icinde cevabını siz verdiniz… “İki zıttan oluşan butunsellik.” Hayat bir dualite degil mi? “Yin and yang” misali…

Pek çok kişi ve kurumun koleksiyon sergileri açtığını görüyoruz. İleriye dönük bu yönde projeleriniz var mı?

Bugune kadar gerek yurticinde gerekse yurtdışında koleksiyonumdan bircok eser sergilendi. İleriye donuk birtakım projelerim var. Fransa’da Afrika tribal sanat koleksiyonumdan bazı parcalar sergilenecek. Polonya’da yeni bir proje var… Ancak hepsi pandemi sonrasına kaldı maalesef.

Size tek bir sanatçı, tek bir eser ve neden diye sorsam bu kim olurdu?

Zor bir soru… O kadar Selma’dan bahsettik… O halde ondan bir ornek vereyim. Selma’nın kendi sanatcı koleksiyonunda olan Kimonolu Güzel isimli eseri soyleyebilirim. Kendisi beni resmettiğini soylemişti.

Son soru… Var olmayan sanat politikaları, ülkemiz sanat piyasasının neredeyse tekelleşmesi, sanatta marka, sanatta garanticilik gibi daha pek çok şekilde tanımlanabilecek sebepler, toplumsal sanat bilincinin mevcut durumu, ülkemiz sanatının geleceği ve bu şartlarda var olma savaşı veren genç sanatçılar… Sizce genç sanatçıların varlıklarını sürdürebilmeleri için gereken nedir ve genç sanatçılara tek bir öneride bulunacak olsaydınız bu ne olurdu?

Bu sorunun cevabını tek bir oneri ile vermek oldukca zor. Şoyle toparlayabilirim: Sanat piyasasının manipulasyon ve spekulasyonlarına teslim olmadan sabırla uretebilen genç sanatcıların ilerinin gercek sanatcıları olacaklarını duşunuyorum. Sanatın değişimini anlamak ve takip etmek, ancak geniş ve surekli guncellenen bir vizyona sahip olmakla mumkundur. Bu vizyonu yakalamadan geleceğin yakalanamayacağını duşunuyorum. Hic unutulmamalıdır ki sanat tarihini yonlendiren sanatcılar, herkese ve her şeye rağmen inançla ureten sanatcılardır.

”Ben koleksiyonun tam ortasında yer alıyorum; koleksiyon hayatımdan belli kesitleri oluşturuyor. Onun için bana özel…

Değişiyor, gelişiyor, risk alıyor… Hayli dinamik anlayacağınız. ”

twartgallery

See all author post

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar markadır.